24 Ocak 2009 Cumartesi

S04B13 - PROMO

s04e13 - the oath isimli bölümün fragmanı yayınlandı.

youtube linki:
http://www.youtube.com/watch?v=dPPTS72CdIo

fırtına gibi bir 11. bölüm sonrası a disquiet follows my soul, belli ki gelecek hafta itibariyle karşımıza çıkacak önemli olaylarla ilgili bir hazırlık bölümüydü. işte on üçüncü bölüm the oath, bu vaadi yerine getirecek gibi. filodaki büyük çatışmanın sonuçlarını hep beraber göreceğiz.

S04B12 torrent ve paylaşım sitesi linkleri

yeni yayınlanan bölüm a disquet follows my soul paylaşım ortamlarına düştü. henüz ingilizce altyazısı dahi bulunmuyor. çıkınca ilgili linkleri eklenecektir.

mininova.org torrent linki:
versiyon: S04E12 A Disquiet Follows My Soul HDTV XviD-FQM [eztv]
http://www.mininova.org/tor/2210879
versiyon: Battlestar Galactica S04E12 720p HDTV x264-CTU [eztv]
http://www.mininova.org/tor/2210788

rapidshare linkleri:
bölüm 1: http://rapidshare.com/files/188567905/battlestar.galactica.412.isengaje.com.part1.rar.html
bölüm 2: http://rapidshare.com/files/188568107/battlestar.galactica.412.isengaje.com.part2.rar.html

● farklı bir kaynak:
bölüm 1: http://rapidshare.com/files/188574074/BSG412.part1.rar
bölüm 2: http://rapidshare.com/files/188588558/BSG412.part2.rar

● dört parça rapidshare linki:
http://rapidshare.com/files/188606382/BSG_0412.part1.rar
http://rapidshare.com/files/188608013/BSG_0412.part2.rar
http://rapidshare.com/files/188609245/BSG_0412.part3.rar
http://rapidshare.com/files/188610054/BSG_0412.part4.rar

megashares linkleri:
versiyon: Battlestar.Galactica.S04E12.A.Disquiet.Follows.My.Soul.HDTV.XviD-FQM
http://d01.megashares.com/?d01=8f527c9
versiyon: battlestar.galactica.s04e12.720p.hdtv.x264-ctu.mkv
http://d01.megashares.com/?d01=a8993e5

netload linkleri:
bölüm 1: http://netload.in/datei2Ze7blaT6t/battlestar.galactica.412.isengaje.com.part1.rar.htm
bölüm 2: http://netload.in/dateiVzFC2Pp6go/battlestar.galactica.412.isengaje.com.part2.rar.htm

versiyon: Battlestar.Galactica.S04E12.A.Disquiet.Follows.My.Soul.HDTV.XviD-FQM
komple: http://netload.in/datei0syJKjp00B/Battlestar.Galactica.S04E12.A.Disquiet.Follows.My.Soul.HDTV.XviD-FQM.avi.htm

megaupload linkleri:
versiyon: Battlestar.Galactica.S04E12.A.Disquiet.Follows.My.Soul.HDTV.XviD-FQM
http://www.megaupload.com/?d=NEHMORK6
http://www.megaupload.com/?d=NWQ39HPH

mybittorrent linki:
versiyon: Battlestar.Galactica.S04E12.A.Disquiet.Follows.My.Soul.HDTV.XviD-FQM.[VTV]
http://www.mybittorrent.com/torrent/1229274/battlestar_galactica_s04e12_a_disquiet_follows_my_soul_hdtv_xvid_fqm_vtv.html

filefactory linki:
versiyon: Battlestar.Galactica.S04E12.A.Disquiet.Follows.My.Soul.HDTV.XviD-FQM
bölüm 1: http://www.filefactory.com/file/a036ecd/n/battlestar_galactica_s04e12_hdtv_xvid-fqm_part1_rar
bölüm 2: http://www.filefactory.com/file/a036ed5/n/battlestar_galactica_s04e12_hdtv_xvid-fqm_part2_rar

20 Ocak 2009 Salı

ve huzurlarınızda son beşlinin son üyesi

hiçbirimiz sanırım uzun süredir cevabını beklediğimiz soruya bu kadar kısa sürede yanıt alacağımızı beklemiyorduk. final bölümlerinin ilki sometimes a great notion'ın son sahnesi bu sorunun cevabını veriyor.

sitede açtığım ankette laura roslin seçenekler içinde açık ara en çok oy alan isimdi, doğruyu söylemek gerekirse bana da son üye için en mantıklı isim olarak geliyordu. ankette en çok oy verilen seçenek ise daha önce görmediğimiz yeni bir karakterin son beşli üyesi olmasıydı ki, bunu hiçbiri seçeneği olarak görüp işaretlemiş okuyucular olması muhtemel.

son üyenin bir kadın olduğuna kesinlikle emindim zira, şu ana kadar karşımıza çıkan on ikilide erkeklerin sayısı daha yüksekti ve ayrıca felix gaeta'nın şarkısı da bir kadından bahsediyordu.

final bölümleri başlayana dek laura roslin'den william adama'ya, felix gaeta'dan kara thrace 'e kadar pek çok isim hakkında şüphelendirici ipuçları verildi. adeta herkes bir cylon, herkes son beşlinin bir üyesiydi. aslında çok da yalan sayılmaz gibi.

son üyenin açıklanmasından önce teorilerde de bahsettiğim ve dizinin seyrinin ilerleyişi açısından bana son derece mutluluk veren bir gerçek açıklandı: efsanevi on üçüncü kabile tamamen cylonlardan oluşuyordu. ve gezegendeki eski centurion modelleri de çok eskiye aitti.

dünyayı on üçüncü kabilenin kendi ürettiği yapay zekalar isyan edip mi yok etti, yoksa bu işte kobol'dan gelenlerin payı mı var henüz bir fikrimiz yok. konuyu tekrar sonuncu üyeye odaklayalım.

dörtlünün üç üyesi dünyada iken geçmişini hatırlamıştı, ancak bir tek saul tigh bunu yapmamıştı. bölümün en sonunda william adama'nın anlattığı bir hikayeden etkilenerek tigh suya girdi ve bu sırada onu çağıran bir kadın sesi duydu.

dünyanın bombalanışı sırasına geri dönüyoruz, iki bin yıl önce, tigh yıkıntıların arasından ellen tigh'ı çıkarmaya çalışıyor. ellen ise ona sorunun olmadığını söylüyor ve dizideki en önemli repliklerden birini dile getiriyor: "tekrar birlikte doğacağız." görü tamamlandığında ise saul tigh dizinin en merak edilen sırlarından birini :"ellen, sen beşincisin." diyerek bize açıklıyor.

aynı bölümde starbuck'ın kendi cesedini bulması, dee'nin bulduğu oyuncaklara bakıp ağlaması ve çocukluk resmine baktıktan sonra kendini öldürmesi son derece şüpheli detaylar olsa da ronald d. moore ellen tigh'ın beşlinin son üyesi olduğunu kesin olarak açıkladı. ilgili röportaja buradan ulaşabilirsiniz.

ellen tigh'ın sonuncu olmasıyla ilgili teorileri ben de okumuştum ama dürüst olmak gerekirse ihtimal vermiyordum. hatta ankete bile koymamıştım. zira libidosunun yüksek olması, saul tigh ile ne senle ne sensiz ilişkileri ve kocasını kurtarmak için cylonlarla işbirliği yapması dışında önemli bir rolü olmadı dizide. çarpıcı ölüm sahnesi en hatırlanan andır sanırım. kendisi bir cylon olan saul tigh'ın karısını cylonlarla işbirliği yaptığı için öldürmesi yeterince trajikken karısının da cylon çıkması durumu daha da dramatik yapıyor.

dördüncü sezonda caprica-six'e bakarken tigh, ellen'ı görüyordu ama bunu tigh'ın saplantısı olarak yorumlamak kolaydı. ancak şu bir gerçek ki meşhur son yemek tablosunda saul tigh'ın yanı boş ve o boş yere tigh başını çevirmiş bakıyor.

şunu da unutmamak gerekli, döngü teorisi gereği koca bir koloninin cylon olduğunu öğrendik. dünyadaki patlamada ölen son beşli üyelerinin dirilmesi gibi starbuck da dirilerek geri döndü. ayrıca dünya üzerinde kendi viperı ve cesedini de buldu. buradan kesin olarak on üçüncü koloninin yeniden dirilme sistemi olduğunu öne sürebiliriz. ancak bu ırkın yaşlanabildiği gerçeği nasıl doğdukları hakkında soru işaretleri yaratıyor. doğrudan iki cylonun doğal yollarla üremesi ile ruhun reenkarnasyon benzeri bir nakil geçirmesi, ya da bebek kopyaların dirilme merkezinde uyanması mümkün. ipuçlarında kırmızı omurgalı bir bebek de görmüştük. konuyla ilgili teori yazısını buradan okuyabilirsiniz.

özetle son beşlinin filodaki tek cylonlar olduğunu düşünmüyorum. koloninin liderleri olmaları muhtemel, ayrıca kobol'da çıkan isyanda on üçüncü koloniyi dünyaya yöneltenler onlar olsa gerek. ancak unutmamak lazım ki on iki koloni de aynı şekilde cylon kökenli olabilir.

yedilinin yeni ve "insan" eliyle üretilmiş centurionların meyvesi olduğunu sandığımızdan açıkçası en az 3600 yıllık (beşler tapınağının yapılış zamanı) olan son beşlinin on iki kobol tanrısını tamamlaması için eski bir yedili daha ortaya çıkabilir mi? benim aklıma takılan sorulardan biri bu. sebeplerinden biri de on üçüncü koloninin ürettiği biyolojik silahın cylonlar için öldürücü olmasına rağmen insanlara zarar vermemesi. öte yandan yediliyi üreten teknolojinin atalarının da beşli olduğu bir gerçek.

laura roslin, kara thrace ve gaius baltar gibi insan-ötesi deneyimler yaşamış karakterlerin hepsinin on üçüncü koloni üyesi olduğunu düşünüyorum. zira özellikle kara thrace'in artık insan olmak gibi bir şansı yok. ona verilen "harbinger of death" lakabı çok eskiden dünyanın yok edilmesine sebep olmasından ötürü olabilir.

ayrıca kara thrace'in babasının sitede verilen ipuçlarında kızıyla son derece genç bir görünümle piyano çaldığını görüyoruz. dualla da dahil olmak üzere zak adama, kat gibi karakterler tekrar karşımıza çıkabilir.

son beşli ve on üçüncü koloni hakkında beş rahip ve kökenleri adlı yazıda bir inceleme yapmıştım. kafamdaki sorular şunlar:
* son beşli dünya bombalandıktan sonra iki bin yıllık boşlukta neler yaptı?
* on üçüncü koloni üyeleri dünyaya ulaştığında "insanlar" ve bir uygarlık var mıydı? varsa onları yok edip mi dünyaya yerleştiler, yoksa iki ırk birleşti mi?
* son beşli on iki kolonide nasıl tekrar doğdu? zaten on iki koloni içine kopyalarını mı bırakmışlardı?
* şu an gördüğümüz son beşli üyeleri kaçıncı kez dirilmiş?
* dünyayı yok eden on üçüncü koloninin ürettiği centurionların isyanı mı, yoksa daha farklı bir sebebi mi var?
* laura roslin pythia'nın kendisi olabilir mi?
* on iki koloni de cylon mu, yoksa kobol'daki göçe on üçüncü koloni arasında çıkan çatışma mı sebep oldu?
* eski beşli gibi, eski bir yedili var mı?
* cylonvari özellikler gösteren tüm karakterler on üçüncü koloni üyesi mi?
* en başta ellen tigh'ın olmak üzere beşlinin diğer üyelerinin dünyadaki rolü neydi?
* beşlinin rahibi olduğu kıskanç tanrı kim? gizemli yedi numaralı yani on üçüncü cylon mu? yoksa tek tanrı metafizik bir kavram mı?
* on üçüncü koloni dünyaya vardığında üzerinde insan ırkı yaşıyor muydu? eğer öyleyse bu insanları yok eden kişi kara thrace mi?
* on üçüncü koloni neden cylonlar için ölümcül bir biyolojik silah üretmişti? insanlara zarar vermemesinin sebebi neydi?

karakter bilgileri güncellendi

final bölümlerinin ilki olan sometimes a great notion ile dizinin yepyeni bir çehre kazanması, sonuncu cylonun belli olması ve karakterlerdeki ani değişimler sonucunda ilgili karakterlerin bilgileri güncellendi. ayrıca sağ bölümde duran karakter resimleri ve alıntıları da son bölüme göre yenilendi.

19 Ocak 2009 Pazartesi

S04B11 - SOMETIMES A GREAT NOTION

dünyaya inildiğinde yaşanan şokun yerini karmaşa ve karamsarlık almıştır. iki tarafın da yaptığı araştırmalarda gezegenin hiçbir yerinde hayat izi yoktur ve her yerde radyasyon izleri mevcuttur. ölçümlere göre "dünya" iki bin yıl önce saldırıya uğramıştır.

anastasia dualla toprakta bulduğu oyuncakları eline alıp ağlamaya başlar, laura roslin de oradaki tek yeşil bitkiyi koparır; laura roslin kontrolü kaybetmek üzeredir. bu sırada kara thrace ile leoben ile zayıf koloni sinyalinin kaynağını aramaya başlar.

adama'nın da isteğiyle gezegenden ayrılırlar. galactica'ya döndüklerinde umutsuzca bekleyen kalabalığa roslin hiçbir şey diyemez ve oradan ayrılır.

starbuck ve leoben'in arayışı sonucunda üzerinde 8757-nc yazan bir parça bulurlar. bu starbuck'ın viperının numarasıdır. gezegende bulunan iskeletlerin arasında caprica-six bir centurion kafası bulur. birinci cylon savaşı dönemi modellerine benzese de yedilinin bilmediği bir türdedir. galactica'da gaius baltar'ın yaptığı incelemede iskeletlerin insanlara değil saylonlara ait olduğu ortaya çıkar. efsanevi on üçüncü kabile bir cylon kolonisidir. tahminlerine göre cylon kolonisinin kendi ürettiği yapay zekalar da onlara isyan etmiş ve ölümcül bir savaş sonucunda tıpkı on iki koloninin akıbeti gibi gezegen yok olmuştur. roslin bu gerçek üzerine iyice şoka girer ve on ikiler meclisine açıklama yapmayı reddeder. william adama bu görevi lee adama'nın üstlenmesini ister.

gezegende bulunan galen tyrol, yıkıntılar arasında bir duvara dokununca iki bin yıl önce dünyadaki halini hatırlar. gezegen bombalanmadan önce kendisine meyve aldığını görür. sonrasında kendine gelince korkuyla yere düşer.

starbuck kendisi ile ilgili gerçeği sorgularken, leoben ona alacağı cevabın hoşuna gitmeyeceğini düşündüğünü söyler. starbuck ısrar eder ve sonunda parçalanmış bir viper karşılarına çıkar. kokpitte sarışın biri oturmaktadır.

leoben korkmuş, şaşkın ve düşkırıklığına uğramış durumdadır. starbuck pilotun künyesini bulur ve üzerinde adının yazılı olduğunu görür. şok ve üzüntüyle leoben'e kim olduğunu sorar ama leoben sorusuna cevap vermez. kendisi ve dünya hakkında yanıldığını söyleyip oradan uzaklaşır.

lee adama, meclise yapacağı konuşma hakkında düşünürken içeri dualla girer ve onu cesaretlendirir. sonrasında lee, onu bir şeyler içmeye davet eder.

samuel anders da gezegende arayış içindedir. sonunda yıkıntılar arasında bir gitar sapı bulur ve mırıldanmaya başlar. mırıldandığı bölüm dörtlünün aktive olmadan önce duyduğu müziğe aittir. anders bu parçayı sevdiği kadın için yazdığını hatırlar. sonrasında tyrol'ün yanına gidip hatırladıklarını paylaştıklarında tory foster da yanlarına gelir ve anders'ın parçayı hepsi için çaldığını söyler. hepsi burada yaşamış ve belli ki saldırıda ölmüştür. anders nasıl olur da on iki koloniye döndüklerini ve insan olduklarına inandıklarını sorgular. hiçbirinin buna cevabı yoktur.

roslin, kanser tedavisini reddetmektedir. adama onunla konuşmaya gittiğinde roslin ağlayarak pythia'nın kehanet kitabını yakmaktadır. ayrıca adama'dan onu yalnız bırakmasını ister. kitap yanarken starbuck da kendi cesedini yakar.

lee adama ve dualla çakırkeyif bir şekilde galactica koridorunda yürümektedir. ikili lee'nin konuşması hakkında şakalaşırken dualla son derece mutlu bir şekilde lee'ye uzun süredir bu kadar eğlenmediğini söyler. daha sonrasında lee'yi öper ancak gülümseyerek kendi koğuşuna gider.

içeride felix gaeta bulunmaktadır ve dualla'nın keyifli haline şaşırır. dualla gülümseyerek çocukluk resimlerine bakar, o sırada gaeta oradan uzaklaşır. gaeta çıkmasını izleyen dualla evlilik yüzüğünü de dolabına koyar ve birden hiç duraksamadan silahını kafasına dayar, ateş eder.

silah sesi üzerine içeri koşan diana seelix ve gaeta, dualla'yı kanlar içinde bulurlar, kimse onu kurtaramaz. morgda lee, olaylara anlam veremeden cesedin başında durmaktadır. yanına gelen adama da ağlar ve sonrasında bir askerden silahını isteyerek hızlı bir şekilde yürümeye başlar.

adama'nın gittiği yer saul tigh'ın ofisidir. silahını dolu bir halde tigh'ın masasının üzerine koyar. ikili karşı karşıya gelir ve adama tigh'ı kışkırtmaya başlar. ellen tigh ile ilişkilerinin sebebi olarak tigh'ın gerçek bir insan olamamasını gösterir. tigh giderek sinirlenirken en sonunda adama karısının ona da asıldığını söyler, tigh çıldırır ve silahını kafasına dayar. adama tigh'ın onu vurması istemektedir. tigh adama'nın esas niyetinin kendisini öldürtmek olduğunu anlar ve duraksar; o sırada adama da diğer silahı kafasına dayar. tigh silahı geri çeker ve adama'nın amacına ortak olmayacağını söyler.

adama yavaş yavaş saul tigh'ın telkinleriyle sakinleşir ve ona çocukluğunda geçen amcasıyla ilgili bir hikaye anlatır. hikayenin ana konusu bir nehri geçmektir.

colonial one'a geçen lee adama kalan insan nüfusu sayısının son rakamı olan 1'i silerken içeri starbuck girer ve ondan dualla'nın ölümünü öğrenir. esas amacı lee'ye "bir şey" söylemektir.
adama geminin kontrol merkezine gelir ve filoya dünya yerine yeni bir ev arayacaklarını açıklar.

dünyanın yüzeyinde d'anna biers yaşadığı düşkırıklığı içinde otururken, saul tigh yanına gelir ve filonun sıçrayacağını haber verir. d'anna dünyada kalıp ölmek istemektedir, zira bu döngünün kaçınılmazlığına artık dayanamamaktadır. tigh onu cesaretlendirir, d'anna ona nasıl asla vazgeçemediğini sorar. tigh da adama'nın öyküsünden alıntı yapar.

daha sonra tigh tek başına deniz kenarında durur. adama'nın nehri geçme fikri aklına gelir ve suya girer. suda ilerledikçe kendi ismini çağıran bir kadın sesi duyar ve bir anda geçmişi hatırlamaya başlar.

geçmişte dünyada tigh patlamalar başlamışken üzerinde bir takım elbiseyle sesin kaynağına doğru koşmaktadır. patlamalar sırasında oluşan yıkıntıların arasında ellen tigh yatmaktadır ve ağır yaralıdır. tigh, ellen'ı oradan çıkarmak ister ama ellen bir problem olmadığını, tekrar birlikte doğacaklarını söyler.


görüsünden tekrar şimdiki zamana dönen saul tigh gerçeği anlar: ellen tigh beşinci cylondur.

18 Ocak 2009 Pazar

S04B12 - PROMO

önümüzdeki hafta yayınlanacak yeni bölümün fragmanı:
http://www.youtube.com/watch?v=Nw1XUopDRVU

kanada versiyonu:
http://www.youtube.com/watch?v=ikLb2s-sk9Q

filoda ipler geriliyor, tom zarek cylonlara karşı kesin duruşunu belli ederek zaten dünyayı bulmalarından sonra umudu, sabrı tükenmiş ve kızgın insanları harekete geçirecek gibi görünüyor. kanımca insan-cylon ortaklığı uzun sürmeyecek. zarek daha önce de gördüğümüz fragmanlarda gaeta ile harekete geçiyor gibi görünüyordu. ancak gaeta zarek'in davranışlarını cinayet olarak nitelendiriyordu da. adama'nın hava kilidinde görünmesinin sebebinin zarek olması muhtemel.

roslin bunalımına daha çok kapılıyor, adama ile arasındaki ipler incelirken insanlardan daha çok uzaklaşıyor.

saul tigh ve caprica'nın bebeğini görüyoruz, "şimdilik" ilk safkan cylon bebek o. ben ısrarla şimdilik diyorum.

belli ki dörtlü geçmişini hatırlamaya devam edecek, fragmanda galen tyrol'ün teknolojilerini insanlarla paylaşma karşılığında filoda bulunması için pazarlık ederken görüyoruz. ancak bir yandan da baltar'ın tarikatının yakınlarında görünüyor. açıkçası tyrol'ün ilerleyen bölümlerde nasıl davranacağını merak ediyorum.

dokuz bölüm kala son durum

dizinin belki de en çarpıcı, sorulara cevap veren bölümü sometimes a great notion oldu sanırım. bölüm rehberi yazısını erteleyerek bölümde açıklananlardan yola çıkarak insan-robot döngüsü hakkında kafa patlatmak istiyorum.

en baştan beri cylon denen yapay üretimin kökeninin çok eskilere hatta kobol'a uzandığını düşünüyordum. bu bölümle bu fikir kesinliğe ulaşmış oldu. ancak "başlangıç noktasının" (en azından bu hikayenin diyelim) neresi olduğu konusunda dünya ve kobol arasında her daim ikilemim vardı.

beş rahip ve kökenleri isimli yazımda bu ikilemden yola çıkarak dört ayrı varsayımda bulunmuştum:

şu an içlerinden biri aralarında en tutarlı görüneni:
"hikaye kobolda başladı, insanlar önce robotik sonrasında beş humanoid cylonu üretti. humanoid cylonlar robotları örgütleyip insanlara isyan etti, ve yediliyi yaratıp yeni bir ırk oluşturdu. böylece cylonlar aralarında çiftleşerek kendilerine tapan yeni bir "cylon" ırkı yarattı. beşli ve yedili arasında çatışma sonucunda beşli yeni ırkı kışkırttı, yeni ırkın bir kısmı (on üçüncü koloni ve beşli) dünyayı buldu ve oraya yerleşti."

aslında bu bir çember, dizide on iki kolonide yaşayan ve ayrılan on üçüncü koloninin on iki tanrı - on iki cylonun kaynaşmasından oluştuğunu düşünüyorum. düşüncemi pekiştiren de, zamanında on üçüncü koloninin bıraktığı bir cisim yediliyi hasta etmiş hatta tüm cylon ırkını yok edebilecek bir biyolojik silah içerirken; bu cisim insanları hasta etmiyordu. o yüzden "hepimiz cylonuz" düşüncesi ağır basıyor bana göre. ancak şu an durumu şaibeli tüm dizi karakterlerinin on üçüncü koloni üyesi olması, kalanların on iki koloniden "insan" olma ihtimalleri de var.

peki dünyadaki 2000 yıllık nükleer savaşın sebebi nedir? ellen tigh'ın ölmeden saul tigh'a "tekrar birlikte doğacağız" dediğini düşünürsek diriltme teknolojileri olan, ancak yaşlanabilen bir tür karşımıza çıkıyor. saul tigh'ın gençliğini, adama ile 30 yıllık geçmişini düşünürsek, on üçüncü koloninin diriliş mekanizması bana reenkarnasyonun teknolojik halini çağrıştırıyor. yedili gibi belirli bir yaş görüntüsünde üretilmiş ve bilinci anında yüklenen bedenler yerine, ana karnında ya da matrix'i anımsatacak bir "tarlada" hakikaten bebek olarak doğup, büyüyerek devam ediyor olabilirler. reenkarnasyonla ilgili en belirgin iddia da kişinin geçmiş hayatlarının bilgisine sahip olması ve bunu bilinci yükseldikçe hatırlamasıdır. dizinin tamamen ruhani, tanrısal bir fikir olan reenkarnasyonu teknolojik bir temele oturtmasını çok çarpıcı ve başarılı buluyorum.

savaşın çıkma sebebi, on üçüncü koloninin kendi ürettiği centurionlarının tıpkı on iki koloninin başına geldiği gibi sonunda yaratıcılarına isyan etmeleri gibi gözüküyor. ancak gene de "on iki kobol tanrısının" arasında çıkan çatışma sonucunda geride kalan yedi modelin (tıpkı şimdi cylon iç savaşı gibi - cavil ve ekibi diğer cylonların peşinde) intikam için dünyaya gelip onları yok etmesi de mümkün.

dünyanın bombalanması sırasında galen tyrol, saul tigh ve ellen tigh'ın öldüğünü gördük. hepsinin on ikinci kolonide tekrar bedenlendiğini düşünürsek belli ki bir diriliş sistemi mevcut. tabii iki bin yıllık süre içinde bu kaçıncı doğuşları ve arada neler olduğunu şu an bilimek imkansız. ayrıca tüm on üçüncü koloni üyelerinin cylon olduğunu unutmamak gerekli, bu yüzden şu ana kadar ölen pek çok karakter anastasia dualla, zak adama, kat gibi isimler tekrar karşımıza çıkabilir. ayrıca en başta laura roslin'in cylonlarla paylaştığı görülerin sebebinin de gene bu olduğunu düşünüyorum. ayrıca dualla'nın önce yıkıntılar arasında bulduğu minik demir oyuncaklara bakıp ağlaması ve ölmeden önce çocukluk fotoğrafına bakıp kendini öldürmesi de başka bir diriliş vakasını akla getiriyor. tabii sadece düşkırıklığından ötürü de kendini vurmuş olabilir, ronald d. moore bunu ima etti ama onun sağı solu hiç belli olmaz.

starbuck'a dönelim: tahmin edildiği gibi kendi cesedini ve parçalanmış viper'ını buldu. s03e17 - maelstrom'daki ölümü ile boyut değiştirip dünyaya çakılmasını kesinlikle tutarlı bulmuyorum. aslında burada dikkat etmemiz gereken nokta şu: tüm bsg fanları ben dahil, sonuncu cylonun kim olduğuna odaklanmıştı. starbuck hep denildiği gibi son beşlinin üyesi değildi, ama o da bir on üçüncü koloni üyesiydi ve gördüğümüz gibi starbuck gerçekten ölüp dirilmiş.

ancak bulduğu viper ve cesedin de tıpkı gezegendeki her şey gibi iki bin yıl önceye ait olduğunu düşünüyordum ancak gizemli bir açıklaması olmadığı sürece yorum yapan arkadaşlar çok haklı öyle bir patlama sonrası o ceset ve viper öyle kalmaz. o yüzden bu düşünceyi geçelim. ancak kesin olan bir şey var ki o da diğer beşli gibi hatta "cylonlar" gibi dirildi. belki de on üçüncü koloninin ölen diğer üyeleri gibi aynı zamanda. starbuck, "dünyaya gittim" derken aslında tıpkı diğer cylonlar gibi çok eski bir hatıranın tekrar yaşanmasından bahsediyordu kanımca. dünyaya s03e17'deki gidişinin "hatırladığı bir yol" olduğunu düşünüyorum. eğer starbuck hakikaten on üçüncü koloni üyesi ise s03e17'deki ölümünden sonra geri dönüşü ise yeni bir diriliş olsa gerek; aşikar ki on üçüncü koloninin bir diriliş gemisi ya da başka bir ana gezegeni mevcut. ölenler böylece geri gelebiliyor. bu yüzden en azından ellen tigh'ı kesinlikle tekrar göreceğiz gibi.

çok tutarlı bulduğum bir diğer detay da, starbuck'ın cesedini yakmadan önce laura roslin'in de pythia'nın kehanet kitabını yakmasıydı. ikisi de bir nevi kendini yakıyor gibi. roslin'in kahinvari yeteneklerini de düşünürsek, lanet ettiği kitabın yazarının kendisi yani pythia olması mümkün.

16 Ocak 2009 Cuma

savaş yıldızları ve bazı başka şeyler

star trek'in trt'deki ilk gösterimine yetişemedim. kafa kağıdım o kadar eski değil. şikayet ettiğim sanılmasın ama, o havayı da koklamak isterdim doğrusu. "uzay: son sınır." sınırları bugünkünden de kapalı bir dünyada, etrafı düşmanlarla çevrilmiş bir yarımadada, batı medeniyetinin kendine gururlu ileri karakol ülkesinde yaşadığınızı düşünün bir an için. aniden sivri kulaklı, sakin tavırlı bir adam çıkıp, son sınırın kapıkule değil uzay olduğunu söylesin. aslında -red hot chilli peppers'ın şarkısında dile getirdiği üzere- bir hollywood setinde yaratılmış olsa da, yeterince sarsıcı bir beyan değil mi bu?

ona yetişemedim fakat galactica'ya yetiştim: savaş yıldızı galactica. john williams'la ilk defa tanışmama da vesile olan senfonik jenerik melodisinden itibaren insanı koltuğundan kaldırıp, elinden tutup yokülke'ye uçuran uzay operası. star wars belki dünya'yı kasıp kavuruyordu, fakat henüz davudi sesli bir alec guinnes'in "kudret, luke..." falan diye konuştuğu müthiş dublajıyla trt ekranlarına düşmemişti. sinemaya da demek ki aklımız ermiyordu daha, darth vader'ın mendebur suretini beyaz perdede görme onuruna ancak return of the jedi sularında erişebilmiştik. uzun sözün kısası, firavun başlıklı pilotların kullandığı viper'lar, istiridye kabuğu biçimli, üç mürettebatlı cylon raider'lar, "turboları ateşliyorum" ve "ana gemiye saldırıyorlar" lafları arasında tanıştık bilim kurgu alemiyle. daha sonraları, yine trt'nin bizi mahrum bırakmadığı space 1999, buck rogers, jason of star command, blake's seven, visitors gibi serileri de çok sevdik, ayıla bayıla izledik. ne var ki bsg'nın epik havası yoktu hiçbirinde.

dizinin bir-iki bölümünü, o da kısmen, daha sonra izleme fırsatım oldu. aslında, gavur illerindeki deyişle, ne kadar "cheesy" bir senaryo ve kurguya sahip olduğunun da farkına vardım böylece. sevgili sevgilim galactica da yakın dönem diğer diziler knight rider, invisible man, the cosby show, sevimli afacan webster veya charles in charge'dan farklı değildi bu açıdan bakıldığında. karton karakterler, birbirini tekrar eden bölüm senaryoları, motivasyon yoksunu kötü adamlar, dünyaları başlarına yıkılmış, kalan üç beş gemiyle uzayda kaçarken kıytırık bir espri anlayışını, tırı vırı aşk oyunlarını da terk edememiş tuhaf tipler...


oysa aklımda kalan hiç de bunlar değildi. neydi biliyor musunuz? pilot lokalinde oturan kahramanlarımızın "saylonlar saldırıyor! bütün pilotlar savaş yerlerine!" anonsuyla hep birlikte fırlayıp o ray gibi şeyle güverteye gitmeleri, eski mısır başlıklarını kafalarına takıp, viper'larına atlayıp, o tünel gibi zımbırtıdan uzaya fırlamaları ve omuz omuza, adeta neşeyle saylonlara karşı savaşa girmeleri. ne de olsa, benzer hareketleri, kafamıza geçirdiğimiz kap kacak ve viper'ın üç düğmeli entipüften joystikinin yerini tutacağı varsayılmış çeşitli objelerle biz de yapıyorduk. birbirine bağlı, bir topluluğa ait, bir amacı olan insanların kısıtlı fakat kafa karışıklığından uzak yaşantısı. aynen 194o'ın kanlı "battle of britain"ında ülkelerini yenilmez luftwaffe'ye karşı savunmaya çalışan hurricane ve spitfire pilotları gibi. zaten hem bsg hem de ağabeyi sw ikinci dünya savaşı belgesellerinde görülen pervaneli uçakların dogfight stilinden bayağı ekmek yemişlerdir.

ona bakarsan, eski diziyle yenisi arasındaki en büyük fark da, ne gerilemiş teknoloji, ne daha gelişmiş saylonlar, ne artık baygınlık getiren tanrılar ve yarı-tanrılar muhabbeti, ama budur bence. çok güçlü bir düşmana karşı inatla direnen kardeşler takımı havasında bir atmosferi bozup, kimin dost kimin düşman veya kimin iyi kimin kötü olduğunun anlaşılamadığı, daha doğrusu göreceli olduğu bir paranoya ortamı yaratmışlar. iyi de etmişler gerçi. lost'un, sopranos'un devrinde kim izlerdi ki öyle dümdüz bir senaryo üzerinden çekilmiş diziyi. yine de bunlar eski dizinin erdemlerini ortadan kaldırmaz elbet. her eser yapıldığı dönemin şartlarına göre şekilleniyor.

batı dünyası için 1978'in soğuk savaş ortamında büyük tehdit dışarıdan gelmekteydi. çok güçlü ve anlaşılmazdı. topyekun yok olma riski vardı ve birlik olup sağlam durmak birincil öncelikti. oysa 2002'ye gelinceye kadar pek çok şey değişti. tehdit küçüldü fakat korkutuculuğu azalmadı. terör amerika'yı hiç akla gelmeyecek silahlarla tam kalbinden vurdu. o organizasyonu kimin, nasıl yaptığını hala anlamış değiller. karşıda yenilecek bir düşman yok artık. parlak zırhlı kötü adamların devri bitti. artık düşman komşun, arkadaşın, akraban, hatta henüz bilmiyorsun ama, belki de sensin. kiminle yan yana duracaksın? sırrını kime açacaksın? kime güveneceksin?
bunlar sonuçta ticari amaçlarla çekilmiş televizyon dizileri tabi, fazla abartmaya gerek yok. fakat, neden bu kadar etkileyici olduklarına gelince, her ikisi de, ama bilinçli ama bilinçsizce, çağını yansıtan eserler. ve, bilim kurgu alanının anarşist doğası tarafından sağlanan fazladan bir özgürlükten olsa gerek, başka türlerde pek bulunmayan sivri dilli bir tavra da sahip olabiliyorlar zaman zaman. şimdi, sonra, gelecekte, galactica'nın 1978 ya da 2002 versiyonlarını izleyin. dünya'nın 1978 ve 2002'deki hal ve gidişi üzerinde iyi kötü bir fikir sahibi olursunuz.

11 Ocak 2009 Pazar

the face of the enemy - 10/10

webisode serisinin son bölümüne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.youtube.com/watch?v=zkNAzJDYxF0

the face of the enemy - 9/10

serinin dokuzuncu bölümü yayınlandı. bu bölümde gaius baltar da bulunuyor:

http://www.youtube.com/watch?v=9sB31HSBW6o