15 Eylül 2008 Pazartesi

kara thrace


battlestar galactica
'nın en ilgi çekici karakterlerinden biri. ünlü adıyla starbuck'ı eski seride a takımı dizisindeki face rolüyle (ekibin adı bilinmeyen dizi sonunda güzel kızları öpen karakteri) hatırlayacağımız dirk benedict tarafından canlandırıyordu. purosu, piramit ve kart oyunlarına düşkünlüğü, kurallara uymayan serseri davranışları aynı olsa da yeni seride bu rol eski seri severleri şaşırtacak şekilde bir kadın oyuncu yani, katee sackhoff'a ait.

kara thrace, en başta aşırı yetenekli bir viper pilotudur. hatta eğitmenleri böyle bir yeteneği hiç görmediklerinden bahsederler. ancak kuralsız davranışları yüzünden subay okulunu birincilikle bitirmediği için annesi socrata thrace tarafından aşağılanmıştır. ayrıca çok iyi bir piramit oyuncusu olmasına ve profesyonel kariyer düşünmesine karşın sakatlanınca sporu bırakmıştır. ayrıca uçma ile ilgili en ilginç başarılarından biri de bir cylon raider'la uçmayı başarması ve böylece cylon raiderlar hakkında insanlara net bilgiler verebilmesidir. ayrıca diriliş gemisinin radara yakalanmayan blackbird adlı gemiyle içine girip bilgi almış ve yok edilmesinde büyük katkıda bulunmuştu. değişik kurtarma operasyonlarında da sayısız ölümcül risk içeren başarılı sonuçları da mevcut.

canlı kişiliğine rağmen sürekli korunmada durması, sert tavırları, hırçın kişiliği, ani gel gitlerinde annesi ile olan ilişkisinin payı büyüktür. socrata thrace kızının her zaman farklı olduğunu düşünmekte, ancak bir yandan da ona asla yakın davranmayıp güçlenmesini istemekteydi. zira ona göre kişiyi hayatta tutan şey öfke ve acıydı. kızının da aynı şekilde büyümesini istiyordu. kara thrace ile annesi arasındaki hesaplaşma onun en büyük yüzleşmesi anında mutlu bir sona kavuştu.

sezonlar ilerledikçe melez olmasına dair teorilerin artmasındaki en büyük paylardan biri babasının hakkında piyano çalması dışında bir bilginin bulunmaması.

duygusal hayatındaki çalkantıları her zaman fazla. ilgi çekici kişiliği yüzünden her daim karşı cinsin gözdesi olabiliyor. hikaye william adama'nın oğlu zak adama ile nişanlı iken başlıyor. zak da kendini ispatlayıp pilot olmak istese de zorunlu eğitimi geçemiyor. ancak starbuck gururunun kırılmaması için onu sınavdan geçiriyor ve bir görevde zak hayatını kaybediyor. sevdiği adamı öldürme sorumluluğu ile kalıyor.

zak adama'nın kardeşi lee adama ile arasındaki arkadaşlık, samimiyet ve sonunda aşka dönen bir ilişkisi var. ancak samuel anders denklemi karıştırıyor. caprica'ya apollo'nun okunu bulmak için gittiğinde karşılaştığı direnişçilerin lideri samuel anders'a da duyduğu bir tutku var. sonuçta lee adama'ya onu sevdiğini itiraf edip ertesi sabah da samuel anders ile evlenmesi de aslında starbuck'ın kişiliğini en iyi özetleyen detaylardan biri. gene de starbuck için lee adama'nın her zaman yeri ayrıydı, duygusal temennim de sonunda bir araya gelmeleri.


kara thrace'in hayatını tamamen değiştiren, çok önemli noktalarda karşısına çıkan ayrıca önemli bir karakter de leoben conoy yani number two diye bilinen bir skin job.

kara ve leoben'in ilişkisini ilk kez birinci sezon flesh and bone'da görüyoruz. sorgu sırasında leoben'in av değil avcı konumunda olduğunu ve kara hakkında pek çok şeyi bildiğini görüyoruz. ayrıca leoben ilerleyen sezonlarda karşımıza hep çıkacak olan şeyi söylüyor: kara thrace'in özel bir yazgısının olduğunu.


new caprica'daki cylon istilası sırasında leoben starbuck'ı kaçırmış ve onu kendisini sevmeye zorlamıştı. ayrıca her zamanki akıl oyunlarıyla kara'nın aklını çelmek için kacey adında bir kızı da suni döllenme ile yaratılmış çocukları olarak tanıtmıştı. kara, en az beş leoben kopyası öldürse de aralarında cinsel bir tansiyon olduğu da aşikar.

nitekim maelstorm'da yani üçüncü sezon on yedinci bölümde açılış sahnesinde kara'nın rüyasında leoben ile seviştiğini ve duvardaki on üçüncü koloniye ait olduğu tahmin edilen sembole baktığını görüyoruz. kara yazgısından kaçamayıp "ölümü" seçmesinden önce ona yol gösteren ve annesiyle yüzleşip barışmasını sağlayan da bir leoben görüntüsü. ancak ölmeden önce görüntünün leoben olmadığını öğreniyoruz.


kara thrace'in kökeni binlerce yıllık nebulayı andıran sembolü küçüklüğünden beri çizdiği bir gerçek. tabii ki garipliğin en büyük kısmı kendini ölüme bıraktıktan sonra üçüncü sezonun son bölümünde ionian nebula'ya geldiğinde geri dönmesi. ve dahası dünyaya gittiğini söylemesi.

battlestar galactica razor'da kendra shaw'un her şeyi patlatmadan önce gördüğü ilk hybrid kara thrace'i "harbinger of death" yani ölümün müjdeleyicisi; insan ırkını sonuna götürecek isim olarak adlandırıyor. dördüncü sezondaki bulunan ölü dünya'ya ithafen mi denildi yoksa dizinin sonu insanlığın yokoluşuyla mı biteceği bilinmez ama hybrid'in kendisi hakkında bu kadar kehanetler yapması da ayrı bir gizem.


dördüncü sezonda ise ölümden geri dönülen ve yeni bir cylon modeli sayılan bir kara thrace ile karşılaşıyoruz. ki aslında seyirci açısından bile ne olduğu hala belirsiz. babası da bir cylon olabilir.

haliyle başta laura roslin olmak üzere kimse onun dünyanın yerini bildiğine inanmadığından -ve tabii ki onun bir cylon olduğunu düşündüğünden- kara yolu kaybetmesinden ötürü sürekli agresif tepkiler veriyor, hatta işin sonunda roslin'e silah çekmek bile var. sonunda william adama öz kızı gibi sevdiği bu kadına demetrius adlı bir gemiyi verip yolu bulması için ekip veriyor.


demetrius ile sayısız "altıncı his" sıçraması yaptıran ve kararsız davranan kara sonunda ekibini isyana sürüklemişti. sonuçta felix gaeta başka bir sıçrama isteğini reddedince çıkan arbedede samuel anders tarafından vuruldu ve sonunda bir bacağını kaybetti.

sonunda starbuck gizemli bir şekilde leoben conoy ile tekrar karşılaştı -ki bu dönem de cylon iş savaşının sonrasına dayanıyordu. leoben'e göre kara cylon ana gemisine gelmeli ve hybrid'i görmeliydi. nitekim hybrid ile kara karşılaştı, d'anna biers'ın geri döndürülmesi gerektiği ve son beşlinin de dünyanın yolunu bildiği ortaya çıktı.

dördüncü sezonun ilk yarısının son bölümünde; son dörtlü starbuck'ın ölümden dönerken birlikte getirdiği "yeni" viperda bir tuhaflık hissettiler. nitekim kara, viperı kurcalayınca dünya'nın sinyalini içeren bir bilgi buldu. bunun kim tarafından konduğu bilinmiyor ancak viper ile ilgili diğer bir ilginç bilgi de; tam starbuck gemisiyle döndüğü anda, son dörtlünün duyduğu parçanın net duyulması ve kim olduklarını öğrenmeleriydi.

dizinin merkezindeki en önemli karakterlerden biri olan kara thrace, dediği gibi insanları dünyaya getirdi. ama bu yıkılmış ve ölü bir dünyaydı.


final bölümlerinden ilki olan sometimes a great notion'ın yayınlanmasıyla beşinci cylonun kim olduğu bile ortaya çıkarken starbuck'ın kimliği biraz daha gizem kazandı. dünyaya indiklerinde leoben ile koloni sinyalini aramaya çıkan starbuck kendi viperını buldu.

leoben'in keşfedeceği gerçekten hoşlanmayacağı uyarısına rağmen viperın içine bakınca kendi cesedini gördü. cesedin boynunda kara thrace yazılı künyesi duruyordu. bu olay karşısında dizinin en başından beri starbuck'ın özel olduğuna inanan ve tutkuyla bağlı leoben'i ilk kez starbuck'tan kaçarken görüyoruz. leoben dünya hakkında yanıldığını söylüyor, ve düşkırıklığı içinde starbuck'ın kim olduğuna dair sorusunun cevabını bilmediğini söyleyerek uzaklaşıyor.

starbuck kendi cesedini yaktı ve lee adama'ya sinyali kaybettiğini söyledi. ancak bu sırrının çok fazla gizli kalmayacağı da aşikar. son beşlinin son üyesinin açıklandığı bir gerçek ancak unutmamak gerekli ki on üçüncü kabile üyelerinin hepsi cylondu. ve ellen tigh'ın da dediklerini düşünürsek on üçüncü koloni üyeleri yeniden doğabilme yetisine sahip. sitedeki ipuçlarında starbuck'ı piyanist olduğu bilinen babasıyla görüyoruz. filo içinde daha bir çok ismin (laura roslin en başta olmak üzere) belki de tüm insanlığınon üçüncü koloni mensubu çıkacağını düşünüyorum. beşliye özel bir ırk yerine on üçüncü cylon kabilesinin öncüleri gibi bakmak daha doğru sanırım.

2 yorum:

cemunal dedi ki...

Güzel ve yararlı bir site...pek çok konuya buradan vakıf olabiliyorum. Bu epik destan bir tv dizisinden çok daha öte birşey.

Starbuck, yani Kara, aslında bir İsa metaforu olabilir mi? Dirilişse diriliş; babasız olmaksa, babasız olmak; dirilişi müteakip insanları kurtuluşa (!), dünyaya götürmesi de cabası...Sadece bir yorum tabi bu, ama Baltar'ın İsa metaforu olmasından daha mantıklı geldi bana.

Aurora dedi ki...

sci.com'un ipuçlarında çok çok büyük ihtimalle starbuck'ı babasıyla piyano çalarken görüyoruz. piyanoyla bağdaştırmamızın sebebi de hatırlarsanız bir bölümde starbuck'ın caprica'daki evindeyken çalan piyano ezgili bir parçanın babasına ait olduğunu söylemesiydi. açıkçası baltar yerine starbuck bu rolde tercih ederim. :)

resme buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.scifi.com/battlestar/youwillknowthetruth/index.php?pageid=280

ayrıca yorumlarınız için teşekkürler. :)